Merritt Ward yazarlarımızdan biri ve o da sedef hastası. Boston, Massachusetts’te yaşıyor ve orada halkla ilişkiler uzmanı olarak çalışıyor. Kişisel hikayesinin diğer sedef hastalarının moralini yükseltmeye ve onlara güç vermeye yardımcı olacağını ümit ediyor.
Arkadaşımın düğününe davet edildiğimde çok heyecanlanmıştım. Ama ardından “Soğuk bir Aralık gününde elbise giymek… sedefim nasıl da feci bir durumda olacak kim bilir?” diye düşündüm.
Ne yazık ki, kış mevsimi sedef hastalığımın göze hoş görünmeyen bir şekilde alevlenmesi anlamına geliyor. İyi haber? En rahatsız edici aylarda burnumun ucundan ayak ucuma kadar giyinik olurum; pantolonlar, kazaklar, atkılar… Daha resmi giyinmem gereken özel durumlar hariç… gitmeye can attığım düğün de bunlardan biriydi.
Bir Aralık düğünü için mükemmel elbiseyi bulma maceramda akla gelebilecek tüm boylardaki elbiselerle kendimi bir giyinme kabinine attım: dizüstü, tam boy ve aradaki tüm uzunluklar vardı…
Her şeyi açık açık konuştuğumuza göre, sedef hastalığım (halihazırda) göğsümde, gövdemin üst kısmında ve her iki bacağımda var ve özellikle bacaklarımın alt ksmında coşmayı çok seviyor. Yakın zamanda gittiğim dermatoloğum muayeneden sonra şöyle dedi: "Ne mutlu ki, siz de çoğunluktansınız; sedef hastalığınız vücudunuzun sadece %5'ini kaplıyor1 - yanı bir el büyüklüğü kadarını". Bense içimden şöyle diyordum, "Bazen sanki %95'miş gibi geliyor!”
Giyinme kabinine dönecek olursak, ayak bileklerime veya yerlere kadar uzanan elbiseler her nedense beni gerçekte olduğumdan daha kısa gösterdi (daha uzun göstermeleri gerekmiyor muydu?!). Yıkılmıştım. Ama sonra diz altı bir elbise denedim, gümüş ve pembe çiçek desenleri olan patlıcan moru bir elbise. MUHTEŞEM oldu. Vücuduma tam oturmuştu ve cepleri vardı. Bayılmıştım. O anda gelen bir umutla elbiseyi satın aldım.
Günü yakalamak
Düğün günü Buffalo için alışılmadık derecede sıcaktı. Arkadaşlarımla uzun süre o gece giymeyi planladığımız kıyafetlere ilişkin birbirimize resimler gönderdik, yorumlar yapıp durduk. Cildim pek de iyi durumda olmadığından, mat bir tayt giymeyi planlamıştım. Fakat en iyi arkadaşım ve moda danışmanım "Tayt pek de resmi sayılmaz, ayrıca hava aşırı sıcak" dedi ve haklıydı.
Kaygı düzeyim tüm geceyi belgelemek üzere aramızda bulunacak olan iki profesyonel fotoğrafçı ve kameramanı düşününce tavan yaptı. Sedefimin beni toplu resimlerden alıkoymasını istemiyordum; güzel gelinle birlikte poz vermek ve bu özel gecede kendimi mutlu hissetmek istiyordum. Hazırlığımı tamamlarken erkek arkadaşımı umutsuzca sokağın karşısındaki eczaneye gönderdim. Bacağımı kapatmak için bana açık tonda bir kozmetik malzemesi almasını rica ettim. Birkaç arkadaşım benzer ürünler kullanmıştı ama başka kozmetik nedenlerle: güzel bir yanık ten rengi elde etmek veya çürük ya da şişlikleri gizlemek için. Denemeye değeceğini düşündüm. Altın renkli spreyi bacaklarıma püskürttüm ve önerilen 60 saniyeyi bekledim.
Beni şaşırtacak bir şey oldu ve işe yaradı. Pullanmış kırmızı yama gibi lekeler tamamen kaybolmadı ama sprey onları bir miktar gizlemeye yardım etti, sanki Aralık değil de Ağustos ayındaymışız gibi. Genellikle sedef hastalığımı saklamam, fakat hızlı bir karar vermek zorundaydım. Zamanım azalırken, siyah dans ayakkabılarımı ayağıma geçirdim, dudaklarıma da özel durumlarda sürdüğüm parlak, dolgun kırmızı rujumu sürdüm. Balo salonundan içeri yürürken yakın bir arkadaşım beni durdurdu ve şöyle dedi: "Olağanüstü görünüyorsun! Elbisene BAYILDIM."